Döner
dönmez soğuklarla karşılaşınca fark ettim ki sonbaharda tatil
yapmanın en kötü tarafı bütün bronzlaşma çabalarınızın
boşa gitmesiymiş. Gerçi çok renk değiştirebilen biri değilim
ama yine de bir etek olsun, şort olsun, hadi hepsinden geçtim kısa
kollu tshirt olsun giyebilseydim bari. Ama ne gezer, hava olmuş 10
derece. Herkes kabanla, montla dolaşıyor. Ben de üstümde incecik
bir yağmurlukla kalakaldığımdan etekten falan geçtim, valizde ne
bulursam üst üste giyip ısınmaya çalışıyorum. İstanbul'a
dönene kadar bronzluk falan da kalmaz zaten. Bu arada söylemeyi
unuttum. Artık size iç anadolu bölgemizin şirin bir ilçesinden
sesleniyorum. Klasik bir laf edeyim. Havası soğuk falan ama insanın
memleketi gibisi de yok.
Bu
yıl tembellik edip tatili uzattığımız için bağ bozumu olayı
epey gecikti. Aslında üzüm bulacağımızdan da pek emin değildik
ama bir kısmı arıların işgaline uğramış, birazı yağmurdan
işe yaramaz hale gelmiş olsa da kalanı bize fazlasıyla yetti.
Hatta üç gündür üzüm toplamaktan helak oldum desem yeridir.
Kendimi
üzümlere adamışken blogumu da ihmal etmemeye çalışıyorum.
Sırada Flaubert'in Yerleşik Düşünceler Sözlüğü
var. Aslında uzun bir sürede oluşturduğu sözlüğü Bouvard
ile Pécuchet isimli son romanına ek olarak düşüyormuş
ama roman ölümüyle yarım kalmış. Bizde İş Bankası
Kültür Yayınlarından çıkan Yerleşik Düşünceler Sözlüğü'ne,
Flaubert merakıyla bilinen Julian Barnes tarafından yazılmış
önsöz de eklenmiş, gayet de hoş olmuş. Ben de
Barnes'ın Flaubert'in Papağanı romanını okuduktan
sonra almıştım sözlüğü. Romanda, anlatıcı Geoffrey
Braithwaith sözlük için;
“Flaubert'in
sözlüğü, ironi konusunda bir kurs niteliği taşır: Flaubert'in
ironiyi, bir maddeden ötekine, tıpkı Manş'ın resmini yapan ve
gökyüzünü yeni boya katmanlarıyla koyulaştıran bir ressam gibi
farklı yoğunluklarda uyguladığını görürsünüz.” diyordu.
Klişelerden
ve basmakalıp düşüncelerden nefret eden Flaubert'in 1850'lerde
tasarladığı sözlükten birkaç madde:
“Şaraplar;
Erkekler arasında sohbet konusu-Doktorların önerdiğine göre, en
iyisi Bordeaux [Bordo] şarabı. Şarap ne kadar kötüyse o kadar
doğaldır.”
Gotik:İnsanı
öbür üsluplara göre dine daha çok yönlendiren mimarlık üslubu.
Gazeteler:İnsan
gazetelerden vazgeçmemeli.- Ama şiddetle de karşı çıkmalı
onlara.
Edebiyat:
Aylakların uğraşı.
Evrak
Çantası: Koltuğunun altında bir evrak çantası taşımak
insana bakan havası verir.
Canavarlar:
Artık canavarlara rastlanmıyor.
Centilmen:
Artık centilmen kalmadı.
Çatı: Bu
sözcüğü resmi konuşmalarda kullanmalı:”Beyler bu çatı
altında”. -Bir söylev verirken iyi etki bırakır.
Borsa:
Kamuoyunun termometresi
Bellek:
İnsan kendi belleğinden yakınmalı, hatta belleksiz olmasıyla
böbürlenmeli.- Ama biri de çıkıp size düşünme yetiniz yok
derse, o zaman bağırıp çağırmalısınız.
Bencillik:
İnsan başkalarının bencilliğinden yakınmalı, kendi
bencilliğinin farkına bile varmamalı.
Ahmaklar:Bizim
gibi düşünmeyenler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder